Çetin Yılmaz’dan Velilere…
MICHAEL JORDAN SENDROMU
Geçen sayıda Türk basketbolunun önemli problemlerinden birinin de veli sorunu olduğuna değinmiştim. Bu konuyu açmak istiyorum… Maçları izlediğimde ve diğer basketbol adamlarını dinlediğimde ortaya çıkan sonucun maalesef çok üzücü olduğunu görüyorum. Maçlar sırasında 13-14 yaşında çocukların aileleri yarı beline kadar tribünden sarkmış, ya kendini takımının oyuncularına, ya kendi evlatlarına, ya hakeme, ya da işin acı tarafı rakip takım oyuncularına bağırmakta ve farkında olmadan o gencecik beyinlere ‘kısasa kısas’ı, rakibe saygısızlığı, hakeme güvensizliği işlemekteler…
***
Bu sahneden sonra hem bir basketbol koçu hem de sosyolog olarak düşünmeden yapamıyorum. Bu velileri bu kadar hırsa iten ne gibi nedenler var? Çünkü toplumsal hiçbir sorun tek maddeyle açıklanamaz. Böyle yaklaştığımda ortaya çıkan ilk problemin velinin kendi yanılgısından kaynaklandığını düşünüyorum. Ve onları burada bir ağabeyleri olarak, ömrünü basketbola adamış bir koç olarak, psikoloji eğitimi almış biri olarak uyarıyorum…
***
SİZLER ANNE VE BABASINIZ, ANTRENÖR DEĞİLSİNİZ. Ya da ikinci uyarımı yapıyorum: SİZ ANTRENÖR DEĞİLSİNİZ, ANNE BABASINIZ. Bu uyarıdan sonra şunu vurgulamak istiyorum, siz anne ve babaların çocuğunuz ile ilgili sorumlu olduğunuz parametreler; eğitim, kültür, dürüstlük, efendilik, kibarlık, centilmenlik, uygarlık olmalı. Bırakın şut stiline, nerede şut atacağına, savunmada adamını nasıl takip edeceğine, arkadaşlarından hangisine pas vereceğine antrenörü karar versin!
Çünkü antrenörün de üzerine düşen görev; bir harmoni içerisinde oynanan basketbol, sonuna kadar vazgeçmeme, yardımlaşma ve paslaşma olmalıdır. Sahada sporcular hem annesinden, hem de babasından öğrenmesi gereken öğüdün şu olması gerektiğine inanıyorum: Sporda kazanmakta, kaybetmekte var. Evlatlarınız kazanmayı da bilsin, kaybetmeyi de bilsin, sizin gibi olmasın!
***
İkinci faktöre gelince; yine düşünmeye başlıyorum ve diyorum ki… Bunu yapan anne-babaları gözlemlediğimde kriter eğitim düzeyleri değil, bu spor sahasına yakışmayacak hareketleri yapan veliler arasında üniversite mezunları da, ilkokul mezunları da var.
O zaman tekrar düşünüyorum sebep nedir? İkinci problemin toplumsal yapımız olduğu kanısındayım. Türkiye’de lisanslı sporcu sayısı çok sınırlı ve her az gelişmiş ülkede olduğu gibi çok az sayıda olduğu için basketbolun payına da sporun içinden gelmemiş veliler düşüyor ve bu insanlar; gençliklerinde spor yapma olanağı olmadığı için, spor etiğinden maalesef haberdar olamamışlar. Ve bence basketbol sahalarına da bu dezavantajlı durum yansımakta… Almanya’da Hollanda’da İspanya’da, İtalya’da göremeyeceğiniz sahneleri maalesef burada izlemek zorunda kalıyoruz.
***
Üçüncü faktöre gelince yine anne ve babaların temel yanılgısı: ‘MJ SENDROMU’
Davranışlarından şikayetçi olduğum veliler (Çok da mükemmel tavırlarda olan insanları da gözlemlemekteyim. Bu yazım onlar için değil) kendi geçmişlerinde gerçekleştiremedikleri hayalleri, yani Michael Jordan olma hayallerine çocukları üzerinden ulaşmaya çalışıyorlar. Ve onları tekrar bir ağabeyleri olarak uyarmaktayım; Çocuğunuz Michael Jordan değil bunu kabullenin!
***
Antrenörleriyle kuracağınız ahbap-çavuş ilişkisi, hakeme yaptığınız itiraz ve küfürler, çocuklarınıza rakibi karşısında yaptığınız ofansif uyarılar, sizin hayallerinizi gerçekleştirmeye yetmez. Michael Jordan bu gezegene ancak 20-25 senede bir geliyor. Siz o hayallerinizi bir kenara koyun, bırakın fantezi olarak kalsın. Çocuğunuzu dürüst bir Türk vatandaşı, arkadaşlarıyla paylaşan, yardımlaşan, son ana kadar vazgeçmeyen bir birey olarak yetiştirin, başarıda tebrik etmeyi, başarısızlıkta nedenleri sorgulayan özeleştiri kavramını verin; siz zaten şampiyon bir sporcunun babası olmuş olursunuz.
***
Şimdi son sözüm yine sizlere, bu yazıyı iki şekilde okuyabilirsiniz… ‘Yahu bu Çetin Hoca ne diyor, velilere kızıyor’ diye ya da ‘Çetin Hoca ne doğru söylüyor’ diye okuyabilirsiniz. Bir basketbolcu babası, bir milli takım koçu, bir sosyolog olarak sizlere tavsiyem ikinci şıktır. Hoşçakalın.
Ribaund Dergisinde çıkan yazısı